3 Mart 2015 Salı

açık mektup

AÇIK MEKTUP;
Tam 5 hafta oldu, bundan kurtulmak için çabalamaya başlayalı. Sana saplanıp, kördüğüm olup herşeyi çözmeye çalıştıkça iyice düğüm olalı. Bunu bir kağıda yazıp boğaza fırlatmak da vardı, ancak olabildiğince çok kişiyi şahit etmekde buluyorum yolumu. İlk kez kalbim kırılıyor 34 yıllık ömrümde, ilk kez birisi için kalbimi kırdığını düşünüyorum. Yokluğunda tam 4 kilo verdim, nasıl uyuduğunu, nasıl koktuğunu, nasıl seviştiğini, nasıl güldüğünü, ne zor güldüğünü, güldüğünde ise nasıl dünyalar güzeli olduğunu, yüzükoyun uyuyup tıkanmayasın diye uykunda seni yan çevirmeye çalıştığım geceleri, üstünü açtığın için üşüyüp cenin gibi kıvrıldığını, seni örttüğümde tekrar huzurla uyuduğunu, benimle ipod'undaki belkide tek yeni şarkıyı paylaşırkenki heyecanını, mecbur olmadığın halde sabahın 6'sında bana omlet yapmanı, aşağıdayım giyin gel diye seslenişini, kapıda sıkı sıkı sarılıp "iyiki varsın Efe'cim" diyerek uğurlamalarını, mesajlar yetmiyor arada bi alo de sesini duyur" demelerini, gülümsemeyi dahi beceremezken benimle kahkaha atabilmeni, sayamayacağım tonla güzel şeyi biranda elimden alıp kayıplara karışalı sen tam 5 hafta oldu ve ben tam 4 kilo verdim. Özür diliyorum senden. seni hiç suçlamadım, sana hiç kızmadım. şayet bir hata bulmak gerekirse kendime buluyorum. sana hiç "ihtiyacın nedir?" diye sormadığım için. seni kendi kaderim yapmaya çalışıp kendime ortak ettiğim için, ettiğimi sandığım için. çok zor geçti bu 5 haftam, sana hayatımda açtığım krater büyüklüğündeki yeri kapamak ölesiye zor, gebertiyor beni. Fazladan döktüğüm gözyaşları, uykusuz kaldığım geceler ve 4 kilo dışında bişiy kaybetmedim, en azından inancımı. ama sana olan hayranlığım bir saplantıya dönüşüyor, çünkü sensiz yapamıyorum, sensiz yaşadığım 34 yıla nekadar alışıksam seninle yaşadığım haftalarada okadar alışmışım, okadar sevmişim içinde olduğun her detayı, her saniyeyi... etimden kopararak atmam gerekiyor hepsini... canım hala yanıyor, hala çok üzgünüm. rahat uyuyabildiğimi söyleyemem fakat alışıyorum birdaha seninle uyumayacağım fikrine. yanımdaki yastığa bakmayı bıraktım artık sabahları. bana söylediğin hiçbirşey için, yaptığın yahut yapmadığın herhangi bişiy için asla kızgın değilim sana. aksine kendime kızgınım. zararın neresinden dönersen kardır. bir hayatım var, hayatıma beni bağlayan iplerim, yere sağlam basmamı, tutunmamı sağlayan köklerim var. biri kopsa, biri çürüse diğerine dayanıp tutunabileceğim... gel bu uçsuz bucaksız topraklarda yanyana iki çınar olalım demekti maksadım. dedimya zararın neresinden dönersen kar, bizi bir fırtına vurduğunda köklerimden güç alıp kalkarım derken seninde kalkabileceğini düşündüm hep, ilk lodosta devrileceğini ummadım hiç. tekrar söylüyorum, muhtemelen birkaçkez daha söyleyeceğim; seni asla suçlamıyorum, sana sevgim, sana hayranlığım baki, lakin hatayı yapan benim, kendime kızgınım. bugün sana dair arzum eninde sonunda, günün birinde senin de arzun olacak, yüreğin daha yüksek sesle haykırdığında anlayacaksınki bu, senin de ihtiyacın olacak. lakin ben yüzüstü bıraktığın yerde olmayacağım. sana yüreğimden başka verecek hiçbirşeyim yok hayatta, başta peşin peşin avuçlarına bırakmam bundan sebep. ona iyi bakacağını ummamdan, inanmamdan sebep, ökçenle ezip geçtiğin şeyi tamir etmek benim bana borcum dostum, beni ençok kızdıransa sana attığım tüm mesajları, tüm mailleri hala okuduğunu biliyor olmak, fotoğraflarıma hala bakıyor olduğunu biliyor olmak... günün birinde yolumuz tekrar kesişecek, bana duyacağımı adım gibi bildiğim birkaç cümle söyleyeceksin, kısa konuşan, sessiz, dingin bir ruh için telaffuzu zor cümleler olacak fakat illaki söyleyeceksin. ne yazıkki ben aynı ben olmayacağım dostum, önce kendimi affetmeye ve kopa kopa sana bağlı kalan son ipi de koparmaya çalışıyor olacağım yada çoktan koparmış... "beni çok mutlu ediyorsun" dediğimde bana " sen mutlu bir adamsın, ben bişiy yapmadım" demiştin, sana beni neden mutlu ettiğini anlatan uzunca bir mail yazmıştım, farkediyorumki o mailden "seni" çıkardığımda geriye kalan herşey aslında "ben"... sende kendimi görmüş, sende kendime kör olduğum noktalarımı keşfetmişim meğer. beni ben yapan ama unuttuğum sürüyle şeyi... bana hiçbir insan bir insanın hayatına tesadüfen girmez, bir sebebi, bir görevi vardır demiştin. sen ne sebepten geldin ve ne sebepten geçtin henüz bilmiyorum, lakin bana açılacak bir kapının anahtarı olup hayatımdaki görevini tamamladığını düşünmeyi seçiyorum artık. sen sağ ben selamet... selamet son sözdür ama ben henüz son sözümü söylemedim güzel dostum. ne zamanki yüreğin pusulan olur, nezamanki yönünü bulur, nezamanki bana bir dal uzatırsın, işte o vakit söyleyeceğim son sözümü. ben hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim bu geceden itibaren, senin paralelin benim meridyenimi elbet kesecek, kesecek çünkü daha evvel hiçkimse tarafından böyle sevilmedin, bu denli önemsenmedin, hiçkimse senin fotoğrafını annesininkinin yanına koymadı, işte birgün bunun seninde ihtiyacın olduğunu farkettiğin an sana iade etmem icab eden her ne varsa etmiş, huzura ermiş olacağım. allah yolunu açık etsin, kendine biçtiğin mutluluk her ne ise eteklerinde olsun hep, allah korusun seni. lakin ben kendi mutlu hayatıma geri dönüyorum, selametle dostum, selametle...

10 Ocak 2013 Perşembe

not joke or lie, true!


Soğuk havayla birlikte göğüs kafesimden içeriye süzülüyorsun, yüreğimde hissediyorum parmak uçlarını, sıcacık şimdi içim...

26 Aralık 2012 Çarşamba

Aralık...

Derim ince ve savunmasız, tüylerim diken diken soğuktan, baharı diledim, yüreğime geldi ilk,

Teşekkür ederim, inanıp inanmamakta hala kararsız olduğum kadere, sana, tüm köşebaşlarına...






4 Kasım 2011 Cuma


Seninle buluşmaya geldim
Üzgün olduğumu söylemek için
Ne kadar güzel olduğunu bilmiyorsun ve seni bulmam gerekiyordu,
Sana ihtiyacım olduğunu söylemem gerekiyordu ...

Seni bir tarafa ayırmam, korumam gerekiyordu

Bana sırlarını söylemen için ...

Ve bana sorularını sorman için, h
aydi başlangıca dönelim ...
Daireler ciziyoruz,
Kuyruğumuzu kovalıyoruz,
Düşüncelerimiz başka dünyalarda ...

22 Haziran 2011 Çarşamba

O'na ...

Suyu bilmeyen sana denizi anlatmaya çalışmaktı benimkisi .......................................

25 Temmuz 2010 Pazar

...

Birinin 'erkeği' olabildiğimde onun 'fethedeni' olduğum kadar, biri için hala 'çocuk' isem şayet onun sadece 'çalanı' oluyorum sanırım...

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Sağ Şakağımda İlk Beyazım ...

Adı ''geçmiş'' olan hiçbir ayrıntıyı düşünmediğim, ılık, sıradan bir sabahtı... Bir evvelkinin, ondan evvelkinin ve ondanda evvelkinin aynı olan... Sabah yürüyüşünü kaçıracak kadar fazla uyumuştum. Eğer saate bakmak aklıma gelmediyse fazla uyuduğumu ödem olmuşcasına şişen yüzümden anlayabiliyordum, ki o sabahta olan buydu... Yüzümü yıkamış, dişlerimi fırçalamış, bir günde neyi değiştireceğini umduysam yatmadan evvel sürdüğüm ilacın kaç yeni saç teli çıkardığını kontrol etmek için saf saf aynaya doğru eğilmiştim. Yeni bir saç teline bile daha hazırdım, ama arada bir beyaz görmeye ise henüz değil. Yıllarca beyaz saçın insanlara nekadarda yakıştığını düşünüp söyleyen ben neden bunu kendimde görünce tuhaflaştım bilmiyorum. Ne üzüldüm, ne sevindim.. Tarifi yok, bulandım sanki, durulamadımda sonra öğlene dek. Bir tel beyazın beni ordan oraya savuracağını tahmin etmemiştim. Sonra dank etti; otuzbir yaşımdaydım... Daha gireli sanki dün gibi iken otuzikiye girmemede beş ay kaldığını farkedip tekrar bir bulandım. ''Sakın koparma daha çok çıkar.'' lafı beyaza dair aklımda kalan tek şeydi. Dinledim ve koparmadım... Ne farkederdiki zaten? Değiştirirmiydi artık saçında beyaz olan bir adam olduğum gerçeğini? Sabahları selam veriyorum ona; ''Günaydın beyazcım, sabah şeriflerin hayırlı olsun'' diyorum. Hakediyor çünkü... Ondan başka kimse beni 31 yılımın hesabını kitabını yapmaya mecbur hissettirmedi çünkü... Hürmetim var kendisine bu sebepten. Tamda marinada yavrulayan kedinin yavrularına et suyunda ıslatılmış bayat ekmek maması ve süt götürmek üzereydim, besleyip büyüttüğüm kedilerin sayısı yüzü geçmişmidir acaba? Kaçı hayattadır ve özgürce dolaşıyordur caddelerde? Otuzbir seneye nekadar acı sığdırdım, ne kadar mutluluk? Kaç muhtaç ele yardım için el uzatabildim? Ne kadar iyi bir insan olabildim? Olabildimmi yada? Kalp kırmışmıyımdır ? Ah almışmıyımdır? Tutmuşmudur ahlarım? Yok yok hayır... Bu sabah olmayacak. Yapmayacağım. En azından bu sabah karşılaşmayacağım yine keşkelerimle... Bir tel beyazın günüme egemen olmasına müsaade etmeyeceğim. ''O senin yaşanmışlığın'' diyen bir ahbabımın bu tatlı yalanını kaftan yapacağım kendime. Yapabildiğim kadar. Hala beyazımın ani gelişine ve bu emrivaki tanrı misafirliğine alışamasamda, yolun diğer yarısının startını verdiğimin vesikası oluşuna sinirleniyor olsamda beyazım için kendime ve tüm saçında akı olan dostlarıma şunu söylemek geliyor içimden; Allah hepimize güzel ve mutlu yaşlanmak nasip etsin... Gönüllerin hiç ayrı düşmediği, sevginin, barışın, huzurun ve aşkın yakamızı bırakmadığı... Kuşların susmayıp, kedilerin sokakların süsü olmaya devam ettiği...

00:19